"homines quod volunt credunt / insanlar, inanmak istedikleri şeye inanırlar."
Aslında site; tarihe adanmış bir sitedir ve yola çıkarken yaşanılan isim bulma kaygısı, tarih ana teması üzerine yapılacak eklemeler üzerinden bir elemeye zorlamıştır. Muhakkak ki diğer bilim dalları gibi tarih bilimi de farklı disiplinlerden yardım / ilham almak mecburiyetindedir. Coğrafya, arkeoloji, sosyoloji, hatta matematik ve kimya… onlarcası var. Ve tarih bilimini kendine kariyer alanı seçmiş beyin işçileri bu disiplinlerin az ya da çok hepsinden yararlanmakta. Dolasıyla site tarih ve … olacaktı, arayış da bu üç nokta üzerine başladı.
Her ne kadar akademik bir bakış açısı ile konulara yaklaşmayı planlasak da hedef kitlemiz akademisyenler, uzmanlar, ömürlerini arşivlerde kütüphanelerde harcayanlar değil moda tabirle genel okuyucu kitlesidir. Ödevi için destek arayan bir lise öğrencisi, okuduğu bir kitaptan kafası karışmış meraklı, entelektüel kaygılar taşıyan bir yetişkin belki “ortamlarda aykırı bir bilgiyle hava atmaya çalışan ergen” bizim hizmet vermeyi düşündüğümüz gruptur.
İşte burada tarihin belki en fazla yararlandığı değil ama en fazla iç içe girdi alan olan din giriyor devreye. Kastettiğimiz bir din bilgisi değil elbette tarihten günümüze insanlardaki din algısı. Bu ikisi o kadar benziyor ki; her ikisi de ajitasyona açık, tartışmaya müsait, siyasete kolay alet edilebilen dallar. Her ikisi de insanların pek fazla bir şey bilmediği ama her nasılsa her şeyi bildiği konular demeti ve her ikisi de bakış açısına göre insanları bir anda müttefik ya da rakip yapabilen silahlar… Tarihi olaylar mı dini anlayışı şekillendirir yoksa dini bakış açısı mı tarihi yönlendirir? Üzerinde çok güzel kavga edilebilecek bir meseledir. Ama ne olursa olsun bu iki kavram sürekli birbirini ateşlemiştir.
Bir uyarıyı da yapmakta fayda vardır. Yazılar esnasında özellikle kişiler hakkında kullanılan tabirler yaptıkları işler üzerinden olacaktır. Krallar, padişahlar, imparatorlar, halifeler vb. bahsederken kullanılması muhtemel; büyük, muazzam, beceriksiz, kötü gibi ifadeler tabiri caizse meslekleri ile ilgili davranışlarından kaynaklıdır. Mesela Cengiz Han, takdir edilir ki gelmiş geçmiş en büyük savaş dehası ve idarecilerden biridir. Bu konularda onu övmemiz onun insan olarak sevdiğimiz şeklinde bir anlayışa düşürmemeli okuyucuyu ya da Hz. Osman’ın çok kötü bir yönetici, devleti ayrılıklara düşüren bir politikacı olduğunu söylememiz ona karşı bir antipati olarak görülmemelidir.
Baştan belirtmelidir ki, yazıları kaleme alan “kesin” doğru iddiası yerine “bence” doğru düşüncesindedir. Aynı tarih biliminin kendisi gibi yeni bilgiler, belgeler ışığında bakış açıları da değişebilir. Yazılar paylaşılırken sitede de bir öğrenme arzusu vazgeçilmez unsurdur.