Osmanlı Papazı

 

    Osmanlı’nın en etkili en meşhur padişahlarından 4. Murat çocukluk devresini atlatıp da yönetimi ele almaya başladığında güçlerini kaybeden bir grup Murat’ı tahtan indirmeyi yerine kardeşlerinden birini geçirmeyi planlamıştı. Elbette bu ihtimalin idrakinde olan padişah hem bazı devlet adamlarını hem de kardeşlerini cellada teslim etmekte tereddüt etmedi. Revan Seferi’ne çıkarken kafeste tutulan Şehzade Bayezid ve Şehzade Süleyman’ı, Bağdat Seferi’ne çıkarken de Şehzade Kasım’ı boğdurttu. Hayatta kalan tek kardeş İbrahim 1640’a yani ağabeyi ölüp tahta çıktığı 25 yaşına gelene kadar her gün ölüm korkusuyla yaşayan bir kişilik oldu. Bu korku da onu ruhsal sıkıntılara (isteyen daha farklı tabirler kullanabilir) sürükledi. Garip hareketleri sineye çekilse de çocuğu olmaması devletin bekası için büyük bir problemdi. Güzel cariyeler, doktorlar ilaçlar… hiçbiri tesir etmeyince zamanın meşhur üfürükçüsü Safranbolulu Cinci Hoca devreye sokuldu. Ne oldu nasıl olduysa padişah kendine geldi arka arkaya erkek ve kız çocukları oldu.

                    Sarayın güzel kızlar bulmak için kendini paraladığı günlerde Kafkas kökenli (büyük ihtimalle Gürcü) Zarife adlı bir köle kızın güzelliği dilden dile dolaşmaya başladı. Kızlarağası Sümbül Ağa da bu kızı satın alıp padişahın iyileşmesi için şansını denemeye karar verdi. Kızcağız hareme getirildi. Lakin kızcağız daha önceki sahiplerinden birinden hamile kalmıştı ve bir müddet sonra durum belli olunca Sümbül Ağa kızın öldürülmesini önlemek için padişaha sunmadan İstanbul çevresindeki çiftliğine götürdü Zarife’yi ve doğan çocuğa Osman adını verdiler.

         Bir süre sonra padişahın Hatice Turhan Sultan’dan bir oğlu; geleceğin padişahı Şehzade Mehmet dünyaya geldi. Güzel bir süt anneden beslenirse çocuğun da güzel olacağı inancıyla Zarife bu sefer talihsiz Osman’ı ile beraber süt annesi olarak tekrar saraya getirildi. Osman öylesine güzel öylesine sevimliydi ki İbrahim kendi çocuğu dururken kimi zaman Osman’la ilgilenirdi. Yine Osman ile oynadığı bir dönemde olaya şahit olan Hatice Turhan Sultan’ın kıskançlık krizi tutunca Zarife’ye ve Osman’a hakaret etti. Sinirlenen padişah da oğlu Mehmet’i annesinin kucağından aldığı gibi havuza fırlattı hışımla ortamdan ayrıldı. O sayede saray kulları çocuğu yaralı bir şekilde havuzdan zar zor kurtarabildi.

           Artık Zarife’nin de Osman’ın da hayatı büsbütün tehlikedeydi. Olayların sorumluluğunu kendi üzerinde hisseden Sümbül ağa biçarelerin hayatını kurtarabilmek için kimine göre hac bahanesi ile Mısır’a gitmek için padişahtan izin ister ve İstanbul’dan gemi ile yola çıkar. O Hatice Turhan Sultan ki Büyük Kösem Sultan’ı bile ortadan kaldırdı gazabından Mısır değil Amerika’ya kaçsa yeri idi.

Kızlarağası konum itibarıyla çok zengindir. Hazinesini çok sevdiği atlarını mahiyeti ile beraber Zarife ve Osman’ı da alır. Yola acele ile çıkıldığından yeterli koruma ve cephane yüklenemez. Rodos’u geçtikleri sırada Maltalı korsanlar gemiye saldırır çarpışma sırasında Sümbül Ağa ölürken Zarife ve Osman esir düşer.

        Yüksek mevkideki bir Osmanlı devlet adamı ve hazineler ile seyahat eden iyi giyimli ve güzel bir çocuğun ele geçirilmesi Avrupa’da İbrahim’in şehzadesi esir edildi dedikodusuna yol açtı. Zarife bir ay sonra hayatını kaybetti ama Osman ikinci bir Cem Sultan kozu olabileceği düşüncesi ile alı kondu. Bir müddet sonra vaftiz edildi Dominique de Saint Thomas adıyla manastıra yerleştirildi. Büyüdükçe yeni hayatını benimsedi ilahiyat ve felsefe eğitimi aldı. 34 yaşındayken Malta’da öldü.

 

          Hikayesi hem yaşadığı dönemde hem daha sonraki yıllarda o kadar popüler oldu ki kendi çevresinde Osmanlı Papazı, Reşad Ekrem Koçu’nun eserinde “Kızlarağasının Piçi” diye nam saldı.

              Osmanlılar görünüşte bu saldırının intikamını hakikatte ise Mısır Yolu’nun güvenlik altına almak için yaklaşık 25 yıl sürecek bir Girit (Malta Şövalyelerinin sığınağı) Kuşatmasına girişti. Havuzda ölecek diye beklenen Mehmet (Avcı) Kanuni’den sonra en uzun süre tahtta kalan Osmanlı padişahı oldu. İbrahim sekiz senelik iktidarının ardından delidir fetvasıyla tahttan indirilip penceresi bile olmayan taş bir odaya kapatıldı. Kafeste başlayan hayatı kafeste bir ilmeğin ucunda son buldu. Cenazesini de belki hafızalarda “deli” diye yer etsin diye Deli Mustafa’nın yanına defnettiler.